Çocuk ve Ergenlerde Depresyon

Birçok çocuk üzgün veya moralsiz olduğu zamanlar yaşar. Zaman zaman üzüntü duymak
büyümenin normal bir parçasıdır. Ancak, çocuklar üzgün, sinirli veya artık hiçbir şeyden zevk
almıyorsa ve bu her gün tekrar ediyorsa, bu yaygın olarak depresyon olarak bilinen majör
depresif bozukluktan muzdarip olduklarının bir işareti olabilir. Bazı insanlar yalnızca
yetişkinlerin depresyona girdiğini düşünür. Aslında, çocuklar ve ergenler depresyon
yaşayabilir ve çalışmalar bunun arttığını göstermektedir. Majör depresyon, kalıcı ve yaygın
üzüntü veya mutsuzluk, günlük aktivitelerden zevk alamama, sinirlilik ve olumsuz düşünme,
enerji eksikliği, konsantrasyon zorluğu, iştah ve uyku bozuklukları gibi ilişkili semptomlarla
karakterize epizodik, tekrarlayan bir bozukluktur. Belirtiler yaşa, cinsiyete, eğitime ve kültürel
geçmişe göre değişebilir.
Ergenlik öncesi çocukların yaklaşık %1 ila %2’si, ergenlerin yaklaşık %5’inin herhangi bir
zamanda klinik olarak önemli depresyondan muzdarip olduğu çalışmalar ile gösterilmiştir.
Ergenlik öncesi çocuklarda erkekler ve kızlarda depresyon oranı benzerdir ancak ergenlik
döneminde kızlarda erkeklere göre yaklaşık iki kat daha yaygın hale gelir.
BAŞLANGIÇ YAŞI VE SEYİR
Depresyonun yaşam boyu kendini gösterme biçiminde farklılıklar vardır. Klinik depresyonu
teşhis etmek için semptomların her gün, en az iki hafta boyunca günün çoğunda mevcut
olması gerekse de, özellikle hafif veya orta dereceli depresyondan muzdarip olan ergenler
genellikle reaktif bir etkiye sahiptir ve çaba göstererek semptomlarını gizleyebilirler.
Ergenlik öncesi dönemde; sinirlilik (öfke nöbetleri, uyumsuzluk), tepkisel yanıt verme, sıklıkla
eşlik eden anksiyete, davranış sorunları ve DEHB olması, somatik belirtiler(karın ağrısı, mide
bulantısı), uyku ve iştahta değişiklik olması şeklinde gözükür.
Ergenlik döneminde; sinirlilik (huysuz, düşmanca, kolayca hayal kırıklığına uğrayan, öfkeli
patlamalar), tepkisel yanıt verme, uyku ve iştahta artma veya azalma, somatik şikayetler,
reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet (örneğin, yanlış algılanan küçümseme veya eleştiri) ve bu
da ilişkileri sürdürmede zorluklara yol açar.
Yetişkinlerde olana benzer şekilde, gençlerde klinik depresyon tekrarlayan bir seyir izler. Bir
depresyon atağı ortalama 7 ila 9 ay sürer. 2 yıl içinde %40 oranında tekrarlama olasılığı
vardır. Tekrarlamanın öngörücüleri arasında tedaviye daha zayıf yanıt, daha yüksek şiddet,
kroniklik, önceki bölümler, eş zamanlı hastalık, umutsuzluk, olumsuz bilişsel stil, aile
sorunları, düşük sosyoekonomik statü ve istismara veya aile çatışmasına maruz kalma yer
alır.
Depresyon ve intihar davranışı
İntihar, dünya çapında ergenlerde önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. İntihar düşünceleri
gençler arasında yaygındır; 12 ila 16 yaşlarındaki altı kızdan biri son altı ayda intihar ettiğini
bildirmektedir (erkeklerde onda biri) ancak klinik örneklerdeki oranlar çok daha yüksektir.

İntihar, bireysel ve psikososyal faktörlerin yanı sıra ruh sağlığı sorunlarının da rol oynadığı
karmaşık etkileşimlerin sonucu olsa da, depresyonun en güçlü bireysel risk faktörü olduğuna
dair önemli kanıtlar vardır. Bir çok çalışma depresyondaki gençlerin yaklaşık %60’ı intiharı
düşündüğünü ve %30’u gerçekten intihar girişiminde bulunduğunu bildirilmektedir. Ailede
intihar girişiminin olması, daha önce kendisinin intihar girişiminde bulunmuş olması ve eşlik
eden diğer psikiyatrik bozuklukların olması depresyonda intihar için risk faktörü
oluşturmaktadır.
Depresyonda tanı nasıl konulur?
Depresyon tanısı için laboratuvar testi ya da beyin görüntüleme yöntemi yoktur. Tanı; ruh
sağlığı uzman tarafından çocuk/ergenden alınan detaylı öykü ve aile/öğretmenden alınan
bilgiler sonucunda güncel tanı kılavuzlarına göre konulur. Tanının konması genellikle zor
olmasa da, aileler genelde semptomları daha hafife alırken, gençler ise bazen şikayetlerini
abartabilir ya da semptomları gizleyebilecek davranışsal veya fiziksel şikayetler ile gelme
eğiliminde olabilirler. Depresyon belirtilerinin tanı boyutuna ulaşması için, belirtilerin
çocuğun/ergenin genel kişilik özellikleri ile uyumsuz olup ve işlevselliklerini bozuyor olması
gerekir. Tanı esnasında bazı kullanılabilen klinik ölçekler depresyon belirtilerinin şiddetini
belirlemede, sonrasında tedavi yanıtını değerlendirmede yararlı olabilir.
Çocuk ve Ergenlerde depresyonda tedavi ilkeleri nelerdir?
En son yapılan çalışmalar; çocuk ve ergenlerde depresyon tedavisinde etkili olduğu gösterilen
yöntemler psikoterapi (bilişsel davranışçı terapi ve kişilerarası terapi), ilaçlar (seçici serotonin
gerialım inhibitörleri, SSRI) ve bunların birlikte kullanılmasıdır. Tedavi düzenlerken,
belirtilerin şiddeti ve intihar riskinin olup olmamasına dikkat edilmelidir.
Hafif derecede depresyon belirtileri olan ve intihar riski olmayan çocuklarda; psikoeğitim,
eşlik eden psikiyatrik durumların tedavisi, yaşanan olumsuz yaşantıların yönetilmesi (akran
zorbalığı, aile içi çatışmalar, ebeveyn depresyonu vb.) gibi destekleyici yaklaşımlar ve sürecin
takibi uygundur. Hafif düzeyde belirtileri olan çocuk/ergenlerin bir kısmı bu destekleyici
tedavi ile gerilerken, şikayetlerinde azalma olmayanlar için ileri düzey tedavi gerekli
olabilmektedir.
Orta derecede depresyonda ergen ve çocuğun tercihine de bağlı olarak psikoterapiler ya da
ilaçlar (SSRI) seçilebilir. Ağır depresyonda ise bunların birlikte uygulanması tavsiye
edilmektedir.