Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), nörogelişimsel bir bozukluk olup, bireyin sosyal etkileşim, iletişim ve davranış alanlarında zorluklar yaşamasına neden olur. “Spektrum” kelimesi, bu bozukluğun geniş bir yelpazede farklı belirtileri ve şiddet derecelerini içerdiğini ifade eder. OSB, her bireyi farklı şekilde etkiler; bazı kişiler hafif belirtiler gösterirken, diğerleri daha ciddi zorluklarla karşılaşabilir.
OSB’nin Temel Özellikleri
- Sosyal Etkileşim Zorlukları: OSB’li bireyler, sosyal durumları anlama ve
başkalarıyla etkileşim kurma konusunda zorluklar yaşarlar. Göz teması kurmakta,
duyguları ifade etmekte veya başkalarının duygularını anlamakta güçlük çekerler. - İletişim Problemleri: OSB’li bireylerde dil ve iletişim sorunları yaygın olarak görülür.
Konuşma gecikmesi, sınırlı kelime dağarcığı veya konuşma yetisinin hiç gelişmemesi
gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Az sayıda çocukta baştan kelimeler ve kısıtlı cümleler
varken 1-2 yaş arasında bunlar kaybolur. OSB tanısı alan çocukların yarısından
fazlasında hiçbir zaman konuşma becerisi gelişmez, yarısına yakın bir grup ise geç de
olsa konuşma becerisi kazanabilir ancak konuşma becerileri diğer çocuklardan farklı
olabilir. Örneğin; kendinden, o ya da ismi ile bahseder, söylenenleri tekrarlama sıktır.
Mekanik bir sesle konuşma mümkündür. - Tekrarlayıcı Davranışlar ve Sınırlı İlgi Alanları: OSB’li bireyler, belirli rutinlere
bağlı kalma, aynı hareketleri veya sesleri tekrarlama gibi davranışlar sergileyebilirler.
Örneğin; parmak ucunda yürüme, el çırpma, kol çırpma, sallanma, etrafında dönme
gibi. Ayrıca, belirli bir konuya veya nesneye yoğun bir ilgi gösterebilirler. - Duyusal Hassasiyetler: OSB’li bireylerde duyusal uyaranlara karşı aşırı veya az tepki
verme eğilimi olabilir. Örneğin, bazı seslere, ışıklara, dokunmaya veya belirli tat ve
kokulara karşı aşırı hassasiyet geliştirebilirler.
Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) açısından erken dönemde risk oluşturabilecek
belirtiler:
Göz kontağı olmaması veya az olması,
Yalnız kalmaktan rahatsız olmama,
Yabancı birinin yanında kaygılanmama,
Adına seslenince bakmama,
Hecelerin olmayışı (dada, mama).
Ortak dikkat gelişmemesi,
Basit taklit becerileri (bye-bye, öpücük gönderme) olmaması,
Yaşıtlarına ilgi göstermeme,
Yaşına uygun oyuncaklardan ziyade yaşa uygun olmayan objelerle (elektronik, kredi
kartı, gazete, dergi, deterjan kutusu vs.) oynama ve onlara takıntılı olması,
Tekrarlayıcı motor hareketler (parmak ucunda yürüme, sallanma, dönme, zıplama,
tuhaf el hareketleri) ve yaşa uygun konuşma becerisinin olmaması (1 yaşta anlamlı
kelime olmaması, 2 yaşta cümle kurması) önemli belirtilerdir.
Bu belirtiler her zaman otizm teşhisine yol açmasa da, bu tür davranışların varlığı durumunda
bir uzmana danışmak ve bebeğin gelişimini yakından takip etmek önemlidir. Erken tanı ve
müdahale, çocukların gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.
OSB tanısı nasıl konur?
Otizm tanısı koymak için günümüzde kullanılan ortak bir biyolojik belirteç yoktur; yani kan
testleri, beyin görüntüleme, EEG, genetik testler veya ağır metal taramaları gibi testlerle
doğrudan bir otizm tanısı konulamaz. Bu nedenle, tanı süreci çocuğun çeşitli becerilerinin ve
davranışsal belirtilerinin dikkatlice değerlendirilmesi ile ayrıntılı bir gelişim öyküsünün
alınmasına dayanır. Değerlendirme sırasında en önemli nokta, çocuğa yeterli zaman ayrılarak
detaylı bir klinik değerlendirme yapılmasıdır. Otizm şüphesi taşıyan bir çocuğun klinik
değerlendirmesinde, anne-baba ya da çocuğa bakan kişiden, çocuğun anne karnından itibaren
gelişim süreci hakkında ayrıntılı bilgi alınmalıdır. Ayrıca, çocuğun davranışları, iletişim
becerileri ve sosyal yetenekleri gözlemlenmelidir. Otizm belirtilerini değerlendirmek için bazı
standart ölçekler ve testler kullanılabilir. Eğer çocuk kreşe ya da okula gidiyorsa,
öğretmenlerinden de gözlemleri istenebilir. Ailenin benzer şikayetlerle başka yerlere
başvurduysa, orada yapılan değerlendirmeler ve girişimler de gözden geçirilmelidir.
Erken Tanı ve Müdahale
Güncel araştırmalar, OSB’nin erken tanısının ve müdahalesinin çocukların gelişiminde büyük
bir fark yarattığını göstermektedir. 18-24 aylık dönemde belirtiler genellikle fark edilebilir
hale gelir ve erken tanı konulması, yoğun davranışsal ve eğitimsel müdahalelerin
başlanmasına olanak tanır. Erken dönemde yapılan müdahaleler, çocukların sosyal
becerilerinin gelişmesine, iletişim yeteneklerinin artmasına ve davranışsal sorunların
azalmasına yardımcı olabilir.
Tedavi ve Destek Yöntemleri
OSB tedavisinde kullanılan yöntemler genellikle bireyselleştirilmiş ve kapsamlı
yaklaşımlardan oluşur. Bu yaklaşımlar, her çocuğun ihtiyaçlarına göre uyarlanır ve çeşitli
terapileri içerir:
Davranışsal Müdahaleler: Uygulamalı Davranış Analizi (ABA) gibi yöntemler,
OSB’li çocuklarda sosyal ve iletişim becerilerini geliştirmek ve problem davranışları
azaltmak için sıkça kullanılır. ABA, pozitif pekiştirme teknikleri ile davranışların
şekillendirilmesini hedefler.
İletişim ve Dil Terapisi: OSB’li bireylerde dil ve iletişim sorunları yaygın olduğu
için, konuşma terapistleri tarafından sağlanan dil terapisi, çocukların iletişim
becerilerini geliştirmede önemli bir rol oynar.
Sosyal Beceri Eğitimi: Sosyal etkileşim zorlukları, OSB’nin belirgin özelliklerinden
biridir. Sosyal beceri eğitimi, çocukların sosyal ortamlarda daha başarılı olmalarına
yardımcı olabilir.
İlaç Tedavisi: OSB’nin temel belirtilerini tedavi edebilecek bir ilaç bulunmamakla
birlikte, eşlik eden anksiyete, depresyon veya dikkat eksikliği gibi durumların
yönetimi için ilaç tedavisi kullanılabilir.
Aile Desteği ve Eğitim
Aileler, OSB’li bireylerin bakımında ve tedavi sürecinde kilit bir rol oynar. Güncel
yaklaşımlar, aile eğitimi ve desteğinin önemini vurgulamaktadır. Ailelere, çocuklarının
ihtiyaçlarına nasıl yanıt verecekleri ve onları nasıl destekleyecekleri konusunda eğitim
verilmesi, çocukların gelişimine büyük katkı sağlar. Ayrıca, ailelerin duygusal ve sosyal
destek alması, OSB’li bireyin ailesinin karşılaştığı zorluklarla başa çıkmasına yardımcı
olabilir.
Toplumda Farkındalık ve Kabul
OSB hakkında farkındalığın artması, toplumsal kabul ve destek açısından büyük önem taşır.
Günümüzde, OSB’li bireylerin eğitim, iş ve sosyal hayata katılımlarının artırılması için birçok
çalışma yapılmaktadır. Bu bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı
olmak için toplum genelinde daha kapsayıcı ve anlayışlı yaklaşımların benimsenmesi
gerekmektedir.
Sonuç
Otizm Spektrum Bozukluğu, her bireyi farklı şekillerde etkileyen karmaşık bir nörogelişimsel
bozukluktur. Erken tanı, bireyselleştirilmiş tedavi planları ve aile desteği, OSB’li bireylerin
yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Toplum genelinde artan farkındalık ve kabul,
OSB’li bireylerin daha bağımsız ve tatmin edici bir yaşam sürmelerine olanak tanır. OSB’nin
doğası gereği sürekli olarak gelişen tedavi yaklaşımlarının izlenmesi ve uygulanması, bu
alandaki ilerlemeleri yakından takip eden profesyoneller için hayati önem taşımaktadır.